Che Guevara ve Mustafa Kemal aynı resimdeler mi?
Son birkaç yıldır bazı cenahlarda yan yana getirilen iki ismin resimleri dikkat çekiyor. Bu görüntüler, daha çok kendilerine sosyal demokrat ve Türksolu diyen grupların etkinliklerinde göze çarpıyor. Bu resimler Che Guevara ve Mustafa Kemal'e aitler. Resimlerin yan yana taşınmasının bir de anlamı var. Bu iki ismin hayata bakışlarının, ideolojilerinin aynı olduğunu söylemeye çalışıyorlar. Buna paralel olarak 68 kuşağı tartışılırken de Denizlerin hem M. Kemal'ci hem de Che Guevara'cı olduğunu iddia eden fikir erbapları ortaya çıktı. İrdeleyelim, bakalım gerçekten ortak paydaları ne? Birbirlerini tamamlayan öyküler mi yaşamışlar?..
Che, tıp okudu, M. Kemal askeri okula gitti. Che, okulu bitirmeden arkadaşı Alberto Granda ile birlikte Latin Amerika'yı keşfe çıktı. Bu yolculuk sırasında, yerli halkın ikinci sınıf insan muamelesine tabi tutulduğunu gördü. Emperyalizmin, Latin Amerika'da kukla iktidarlar yoluyla her yeri sömürdüğünü, muhalefet edenlerinse nasıl baskılar, işkenceler yaşadığını günlüklerine not etti. Cüzzam hastalarının karantina altına alındığı hayalet bölgelere gitti, onlara yardımcı oldu, arkadaşlıklar kurdu. M. Kemal genç bir subayken İttihat ve Terraki hareketine girdi. Darbeyle iktidara gelmek isteyen bir hareketin içinde ilişkiler geliştirdi.
Che Guevara, Raul vasıtasıyla Fidel Castro ile tanıştı. 1956 yılının 24 Kasım'ını 25 Kasım'a bağlayan gece, ışıkları sönük olan Granma adlı bir gemiyle Meksika'nın Tuxpan Limanı'ndan ayrıldı. Gemide kendisiyle birlikte Kübalı devrimciler vardı. Amaçları, Batista tarafından ABD'nin eyaleti haline getirilen Küba'yı kurtarmaktı.
M. Kemal ise 16 Mayıs 1919 tarihinde, Osmanlı Sultanı Vahdettin'in emriyle Samsun'a doğru yola çıktı. M. Kemal'i Samsun'a getiren gemi ise Bandırma Vapuru idi. Amaç, Samsun ve çevresindeki Türkler ve Rumlar arasında yaşanan olayları incelemekti. Yolculuğa başladıklarında Che bir devrimciydi, M. Kemal ise 9. Ordu Müfettişi.
Che devrimciydi...
M. Kemal, Kazım Karabekir'in tam destek sunmasıyla birlikte, Osmanlı İmparatorluğu'nu lağvedip yerine daha küçük bir alanda yeni isimle bir devlet kurdu ve bu devletin kurucusu olarak Cumhurbaşkanı oldu. Che ise arkadaşlarıyla birlikte gerilla mücadelesi yürüterek sonunda devrim hedeflerine ulaştı ve Fidel tarafından Küba vatandaşı yapılarak, çeşitli alanlarda bakanlık görevine getirildi. Hem Türkiye hem de Küba'da yeni anayasalar yürürlüğe girdi. Küba'da toprak reformu Latifundiyaların (şeker kamışı tarlaları) dağıtılmasıyla köklü bir şekilde gerçekleştirildi. Yabancı tekellerin varlıklarına el konuldu, emekçiler için yeni sosyal reformlar çıkartıldı ve çok ciddi bir eğitim-sağlık seferberliği ilan edildi. Batista dönemine ait bütün antlaşmalar çöpe atıldı. Yeni Türkiye Cumhuriyeti ise yıktığı denilen Osmanlı İmparatorluğu'na ait dış borçları ödeme konusunda alacaklı emperyalist devletlere güvence verdi. Toprak reformu yapılmadı, 1. İzmir İktisat Kongresi'nde açıkça yeni bir 'milli burjuva sınıfı' yaratılması konusunda çalışmalar yürütüleceği deklare edildi.
M. Kemal hiç yurtdışı ziyaretine çıkmadı, dönemin en güçlü emperyalist devleti İngiltere ile ilişkilere özel önem verdi. 1930'lu yılların kaotik ortamında, faşist ideolojileri iktidara taşıyan Almanya ve İtalya ile ilişkileri sıklaştırdı. Özellikle Mussoloni İtalya'sı ile olan ilişkiler başlı başına bir yazı konusu. Che ise Küba temsilcisi olarak birçok ülkeyi ziyaret etti. SSCB'deki bürokratizmden, Çin'deki devlet kapitalizmine kadar müttefik denilecek ülkelerin açmazlarını gördü. Yüzünü 3. dünya ülkelerine çevirdi. Mısır'ın bağımsızlıkçı evladı Nasır ile arkadaş oldu. Cezayir bağımsızlık mücadelesine katkı sunmuş, Cezayir'in bağımsızlığına kavuşmasına liderlik eden Ahmed Bin Bella ile kadim bir dostluğa imza attı. Hiçbir yerde denilen zamanda, Che, P. Lumumba'nın Belçikalı kolonyalistlerce öldürüldüğü Kongo'suna gerilla olarak gitti.
M. Kemal tek adamdı...
M. Kemal, iktidara geldikten sonra, kendisine rakip olabilecek bütün muhaliflerini tasfiye etmişti. Çerkez Et hain ilan edilmiş, Kazım Karabekir pasifleştirilmiş, Rauf Orbay yargılanma ile yüz yüze kalmıştı. Böylece ölene kadar 15 yıl Cumhurbaşkanlığı ve tek adamlık görevi yürütmüştür. Che, bütün yetkilerinden feragat etmiş, başka halkların emperyalizmden kurtuluş mücadelelerine katkı sunmak için, elinde tüfeği ile tekrar yollara düşmüştür. Bolivya'da öldürülene kadar, mücadelesini sürdürmüştür.
Che Guevara, Latin Amerika gezisi sırasında dünya görüşünü yavaş yavaş oluşturmaya başlamıştır. Bütün kıtanın emperyalist ABD tarafından sömürüldüğünü görmüş ve bu sömürüyü ortadan kaldıracak tek şeyin devrim ve komünizm olduğuna karar vermiştir. İnandığı dünya görüşü ile ilgili derin okumalar yapmış, yazılar yazıp, üzerinde konuşmuş. M. Kemal'in Anadolu'da güçlü olduğu bir dönemde ise Türkiye Komünist Partisi lideri Mustafa Suphi ve arkadaşları Trabzon sahili açıklarında öldürüldü. Cumhuriyetten sonra M. Kemal tarafından sahte Komünist Partisi kurduruldu. Che komünistti, M. Kemal ise pragmatist. Che devrim ve komünizm idealleri uğruna savaşarak öldü. M. Kemal ise dönemin koşullarını lehine çevirmek için taktiksel davrandı. SSCB'den yardım aldı, Yunanlılarla savaştı. Ardından SSCB ile ilişkilerini kesip, bir zamanlar Yunanlıları destekleyen İngilizlere yakınlık kurdu. Ölümüne kadar sürekli taktikler geliştirdi, bu taktikleri sayesinde iktidarını sürdürdü. Che anti-emperyalistti doğal olarak. Birleşmiş Milletler'de yaptığı konuşmada, emperyalizme cepheden saldırdı. M. Kemal'in ise emperyalizm ile ilgili söylediği elle tutulur net şeyler pek yoktur.
M. Kemal çok şık giyinirdi, Che ise hep gerilla kıyafeti ile dolaşırdı. M. Kemal çoklarına göre yakışıklıydı, Che ise herkes tarafından hem yakışıklı hem de inanılmaz karizmatik bulunurdu. İkisi de tütün bağımlısıydı. M. Kemal iflah olmaz bir sigara tutkunuydu, Che Guevara'nın ise puro tüttürmediği bir anı yoktu. Belki de tek ortak noktaları tütündü. Tütün tiryakiliğinden yola çıkarak bu iki insanı aynı kareye koyabilirler, ama hepsi bu olur.